8 Mart 2012 Perşembe

Hayat yaptıklarının karşılığını verir sadece
Ne bir eksik ne bir fazla...
Pençelerini çeker üstünden giderken
Tek söz dahi söylemeyerek..

İnsan ruhu gibidir ayrılık
Ruhunu ayırır bedeninden
Basamaksız bir merdiven gibidir ayrılık
Basamakları çıkar mısın,iner misin belli olmaz

Açmaya korkulan bir perde hayat
Kafanı koyduğun an tüm olumsuzlukları
Unutabileceğin bir yastık
İnsanı kor gibi içine alan  bir pervane belki de
Nisan yağmurlarının altında saatlerce yürümek
Saatlerce ıslanmak yağmurların altında
Ölüme susamak,ölüme susamak ayrılık
saniyeler içinde giderken
Son kez''ELVEDA'' diyebilmek
Son kez''ELVEDA'' diyebilmek

18 Ocak 2012 Çarşamba

BİR KELEBEK BİR HAYAT


                                                 
Unutma!
 Yaptığın iyilikler hiçbir zaman karşılıksız kalmaz .Ya yalan dünya da ,ya da gerçek …Fark etmez…Büyük ya da küçük …
      Hayatın delirircesine akan bir dere gibi devam eden günlerindendi…Halime Teyze  her zaman ki gibi tavuklarına yem  veriyordu avuç  avuç ,sevgi serpiyormuş gibi .Çok seviyordu hayvanlarını ;onlarla dostmuş gibi konuşuyor ,dertleşiyordu .Tan ağarırken verirdi yemlerini tavuklarına hep Halime Teyze .Sokak  sessizliğe bürünmüş herkes yatağındaydı o vakit  sanki o anda daha iyi hissederdi kendini.Biraz ileride çalılığa sıkışmış bir kelebek gördü.Hemen  kurtardı minik kelebeği …Halime Teyze o minik kelebeğe çok üzüldü ;çünkü  bir kanadının birazcığı kopmuştu çırpınırken …
Sonra elinden uçtu gitti kelebek …Aradan bir ila iki gün geçtikten sonra Halime Teyze pazara gitmişti , tam    karşı karşıya geçerken bir kelebek kondu omzuna …O sırada  bir araba  ışıklara aldırmamış hızla  geliyordu .Halime Teyze karşıya geçseydi çarpılıp ölecekti belki de .Omzuna konan  kelebeğe bakıp oyalanmıştı biraz .O minik kelebek kurtarmıştı onu .Eline kelebeği aldı  ve baktı ki o kelebek çalılıktan kurtardığı kelebekti…Bir kanadının birazı kopuktu hala… 
Merve Küçükpınar  8-B                   

BU HAYATTA NE EKERSEN ONU BİÇERSİN...


                  Küçük bir kasabada acımasız mı acımasız bir ağa varmış .Kasabadaki insanlar bu ağadan çok korkarlarmış  .Kasabalıyı köle gibi kullanan ağa onları tarlada çalıştırır bir gram ne ekmek ,ne para verirmiş.
Bu kasabada sadece ağanın tarafında olanlar doyarmış.Geri kasabalı ise açlık ve sefalet içinde yaşarmış .Bu kasabada günler ayları ,aylar yılları kovalamış.En sonunda ağa amansız bir hastalığa bir hastalığa tutulmuş.Gelişmiş kasabalardan hekimler gelmiş  ama ne çare  ağa kurtulamamış.
Tek  tedavisi karşıki karlı dağlardan gelecek olan mor çiçeği   suyu imiş .Hekimler  kim gidecek tartışması yaparken ağanın sağ kolu olan Ahmet Ağa dan bir fikir çıkmış .Hekimler  Ahmet Ağayı  dikkatlice dinliyorlarmış .
Kasabalıya ödül verilerek içlerinden dayanıklı  ,güçlü bir delikanlıyı seçip gönderelim demiş.Hekimler o karlı dağa hiç kimse  gitmez demiş . Ahmet Ağa ;bizim kasabalının karnı açtır ne olsa yaparlar demiş.Bunu gidip ölüm döşeğinde olan ağaya söylemişler .Ağa zaten para göz biri olduğundan ödül verilmesini istememiş .Derler ya cimri her yerde cimri diye .
Ahmet Ağa yalvarmış parayı mezara götüremezsin gel etme servetinden bir şey kaybetmezsin dese de .Ağa bu işe yanaşmamış ağa iyice kötüye gidiyormuş Ahmet Ağa ona söylemeden ilan vermiş.
Kim karşıki karlı dağdan İbrahim Ağanın tek kurtuluş   şansı olan mor çiçeği  servetin yarısı demiş vereceğim demiş.
Kasabalı ise onların köle gibi kullanan kullanan ağaya yardım etmek istemiyorlarmış. Artık ağanın hiç şansı yokmuş .
Hani eden bulur derler ya onların ki de bu hesap.
Kefenin cebi yok ki Dünyadakini ahrete götüresin.
                                                          Emine Sıkıcıoğlu 8-B